20 Ekim 2014 Pazartesi

Hayatı Daha Zinde Yaşamak İçin

Bugüne kadar 20 farklı ülkede 10 binden fazla kişiye eğitim veren Spa Gurusu Üstat Hu, hayatı daha zinde yaşamak için 10 ipucu paylaşmış. Üstat Hu, egzersiz ve meditasyon üzerine kurulu zindelik felsefesi 'Shaolin Kung Fu' ve 'Tai Chi' uzmanı. Şuanda Türkiye'de.

Hürriyet.com.tr'de bugün okuduğum ve Sibel Arna'nın hazırladığı yazıya göz atmanızı öneriyorum.

http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/seyahat/27409846.asp 

HAYATI DAHA ZİNDE YAŞAMAK İÇİN 10 İPUCU 
 Dünyayı dolaşın, görün ve karşınızdaki insanlara kalpten davranın.
Tatlar, beslenmede önemli yere sahiptir. Ekşi karaciğeri, tatlı dalağı, keskin tatlar kalbi,  tuz böbrekleri ve baharatlı yiyecekler akciğeri yansıtır. Örneğin, fazla tuzlu yemek tüketmek böbreklerinize zarar verir. Yemek yerken sadece dengeli beslenmeye değil tatları da dengelemeye özen gösterin.
 Düzenli olarak ve yeterli miktarda yemek yiyin; çok geç saatte yemek yemekten kaçının. Zengin bir kahvaltı, sade bir öğle yemeği ve hafif bir akşam yemeği öneririm.
Kaliteli bir uyku için doğru pozisyonu almak şarttır. Budizm’de ‘Jı Xiang Wo’ diye adlandırılan sağ yanınıza yatma pozisyonunu öneriyoruz. Fazla uykudan kaçının, kaliteli uyursanız 6 saat yeterli olacaktır.
 Egzersiz yaparken sevdiğiniz bir ortamda olmalısınız. En güzeli doğaya dönmektir, denizi ya da dağları öneririm.
 Kitap okuyun, yazı yazın. İkisi de gerçek birer içe bakış pratiğidir. Rahatlamak için Çin kaligrafisini deneyebilirsiniz.
 Sevdiğiniz tür müziği ya da doğayı anımsatan yumuşak ezgiler dinleyin.
Daha fazla çay, özellikle en sevdiğiniz çayı tüketin.
 Meditasyon yapın, kendinize temel duygunuzun nasıl olduğunu sorun ve bu duyguyu takip edin.
Aileniz ve arkadaşlarınızla konuşun, onlarla mutluluğunuzu da üzüntünüzü de paylaşın.

18 Ekim 2014 Cumartesi

Huzurun ve Zamanın Başlangıç Noktası Greenwich

Yemyeşil ve sık ormanlarla kaplı sessiz bir yürüyüş yolundayım, kulağımda James Blunt’ın dinlendirici sesi, hava puslu, mevsim sonbahar, istikamet dünyanın merkezi Greenwich.

Greenwich-indigodergisi
Herkesin ilk ve orta öğretim yıllarında bir ders saati bile olsa mutlaka işlediği bir konudur Greenwich. Dünyanın merkezi veya zamanın başlangıç noktası olarak bilinir. Hepimiz için daha o yıllarda bir merak konusu haline gelen bu şirin kasaba aynı zamanda huzurun da merkezi.
24976598
Greenwich Kraliyet Rasathanesi’ni her gün çok sayıda turist ziyaret ediyor. Buraya ulaşmak isteyenler parklarla çevrilmiş yemyeşil bir tepeye tırmanıyorlar. ‘Sıfır noktasını’ simgeleyen çizginin ve çelikten yapılmış yapının çevresinde uzun kuyruklar oluyor. Hatıra fotoğrafı çektiren ziyaretçiler arasında dünyanın her bölgesinden gelen meraklılar bulunuyor.
IMG_1818
Thames Nehri kıyısında bulunan Greenwich, şirin restoranları, muhteşem doğası ve sıcakkanlı insanları ile ziyaretçilerinin içini ısıtan bir yer. Koca bir günü hiç çekinmeden buraya ayırıp Greenwich Pazarı’na uğramanızı, alışveriş yapmasanız bile orijinal sanat çalışmaları, antikalar ve değişik el işleriyle renklenen tezgâhları görmenizi öneriyorum.
Screen-Shot-2014-09-10-at-12.37.56-PM
Ayrıca Greenwich’de çok büyük bir deniz müzesi bulunuyor. İçerisinde etkileyici fotoğraflar yakalamak mümkün. Devasa maket gemiler, heykeller ve deniz eşyaları yer alıyor. Sevimli bir alışveriş bölümü var. Çoğu denizcilikle ilgilenenler olmak üzere bir çok kişi çeşitli malzemeler satın alıyor.
IMG_1771 IMG_1779
Kuzeyin bu sevimli kasabasına uğrayıp da balık yememek olmaz. Özel dizaynlı kafelerde kendinize güzel bir balık ısmarlayıp günü Thames’ın görkemli manzarasını seyrederek kapatın.

2 Ekim 2014 Perşembe

Gezimanya ile Söyleşi


http://gezimanya.com/Soylesiler/eren-erdinc-cok-kucuk-yaslarimdan-itibaren-yazdigim-ve-yillar-sonra-kitaplastirmayi

24 Eylül 2014 Çarşamba

İstanbul’un Arka Sokak Mekanları

Tarihi Yarımada’dan Boğaz’a, Karaköy’den Adalar’a kadar her yönüyle bir hazinedir, İstanbul. Herkesin kendini iyi hissettiği ve bulunmaktan hoşlandığı bir köşesi muhakkak vardır bu şehrin. Ben arka sokakların ruhunu sevenlerdenim… 

48106_18309
Zaman zaman sırt çantamı alıp düşüyorum yollara. Özellikle yalnız olmayı tercih ettiğim turlar yapıyorum. İstediğim rotaya istediğim gibi yürüyebilme özgürlüğünü seviyorum. Arka sokaklar deyince de Cihangir, Üsküdar, Balat, Galata ve Moda başı çekiyor benim için. Siz de benim gibi zaman zaman rutinlerin dışına çıkmayı, turistlerin yaptığı gibi şehrin farklı rotalarında konumlanmayı seviyorsanız İstanbul Life Dergisi’nden de ilham alarak hazırladığım İstanbul’un arka sokak önerilere bir göz atın derim.

Kahvaltı

Cafe Firuz’a bayılıyorum. En yakın dostlarımla en sık geldiğimiz yerlerden biri diyebilirim. Cihangir’in tam merkezinde yer alan çok sevimli bir yer burası. Biz genelde bahçesini tercih ediyoruz, kış ayları bile olsa orada olmaktan keyif aldık hep. Geleneksel sıcak simit, peynir ve çay ile yapacağınız kahvaltı kendinizi çok iyi hissettirecek. Patates ve kimyonla yapılan omlette tercih edilmesini önerdiğim alternatiflerden.
b_galeri_03
Van Kahvaltı Evi önerim yine Cihangir’den. Çok meşhur olan Van Kahvaltısı adına yaraşır bir mekan burası. Kahvaltı diye girip öğle saatlerine kadar çıkamamak veya tek öğünle günü kapatmak Van Kahvaltı Evi’ne gittiğim günlerde sık yaşadığım bir durum benim için. Siz de taptaze ve çeşit çeşit kahvaltılıklardan doyasıya yemek, Van’ın meşhur otlu peynirini ve murtuğasını tatmak için Cihangir’de bulunan Van Kahvaltı Evi’ne muhakkak uğrayın.
6305337473_f72043f1b0_z
Limonlu Bahçe Beyoğlu’nun kalabalık caddelerinden uzaklaşmak isteyenler için huzur dolu bir mekan. Yeşil, sakin ve uzun soluklu sohbetlere elverişli gizli bir bahçe adeta. Günün her zamanı çok güzel burası, benim için kahvaltı rotası olarak tercih sebebim oldu hep. Eski kaşarın değişik türlerinden oluşan peynir seçkisi alışagelmiş kahvaltı noktalarınınkini geride bırakıyor. Zeytinler taze servis ediliyor ve ceviz ile reçeller de kahvaltıya ayrı bir hava katıyor.
Limonlu-Bahce1
Privato Galata’nın en gizli hazinelerinden. Burada olmaktan inanılmaz mutlu oluyorum. Girdiğim zaman uzun bir süre çıkmadığımı itiraf etmeliyim. Bu kafe İstanbul’un en iyi kahvaltılarından birini sunmaya aday olmakla kalmıyor, personelin candanlığıyla da insana huzur veriyor. Ben gibi Galata ruhuna aşık insanlar için muhakkak uğranması gereken bu mekanda pancake’ler muhakkak denenmeli.
4privato

Akşam Yemeği  

Cochine Uzak Doğu ve Avrupa mutfağını birleştiren bir mönüye sahip. İçi Fransız evi kıvamında dekore edilen mekanda blues’dan jazz’a, swing’den bossanova’ya uzanan müzik geceleri düzenleniyor. Beyoğlu’nun güzel bir köşesine konumlanmış Cochine’da Vietnam noodle çorbası ve Asya mantarları muhakkak denenmesini önerdiğim lezzetlerden.
cochine-2
Yer Moda’nın samimi ve şirin bir köşesinde yer alıyor. Etkileyici lezzette yemekleri var. Dünya mutfağının çeşitli örneklerini bulabileceğiniz mönüde türk mutfağına da rastlamak mümkün.
Gourmet-Chicken-1024x682

Kahve Dükkanları

Ülkemizde yeni yeni kültür haline gelmeye başlayan kahve dükkanları son zamanlarda oldukça ilgimi çekmeye başladı. Özellikle de arka sokaklarda sıkışmış kalmış olan ve yer yer nostaljik havaların estiği bu mekanlara gitmekten oldukça keyif alıyorum. Çok hoş sunumlar çıkıyor karşıma, Orta Avrupa’da sık duyduğum cinsten melodiler geliyor kulağıma.
Brew Lab kısa bir zaman önce şans eseri uğradığım ancak gerek tat, gerek mekan, gerek sunumlar, gerekse çalışanları ile müdavimi olduğum bir yer haline geldi. Muhakkak uğranmalı!
coffee-brew-lab
Çekirdek Anadolu Yakası’nda en sık gittiğim kahve dükkanlarından biri. Sumatra çekirdeğinden yapılan enfes kahveleri var. Tadına doyamayacağınız brownie ve havuçlu keki denemeden mekandan ayrılmayın.
cekirdek-12
Yürüyüş parkurları, lezzet durakları, tarihi çarşıları ve kutsal mekanları… İstanbul her köşesiyle adeta cennet şehir. Arka sokak ruhu ise bambaşka. Yaşanmışlıklar, tarihe karşı koyan yapılar, hepsinde çeşitli anıların saklandığı rengarenk evler…

http://indigodergisi.com/2014/09/istanbulun-arka-sokak-mekanlari/

16 Ağustos 2014 Cumartesi

Cennetten Bir Köşe: Eğin

‘Cennet bahçesi, cennet gibi bir yer’ anlamlarını barındıran Eğin, bugün yeni ismi olan Kemaliye ile dünyanın birçok noktasından gelen turistlere ev sahipliği yapıyor. Fırat Nehri’ni ve yemyeşil vadileri seyreden ilçe, Munzur Dağları’nın gri görüntüsüne gülümsüyor.

kemaliye-eğin-indigodergisi
Erzincan’a bağlı güzel bir ilçedir Kemaliye. Erzincan’ın güneybatısında bulunmaktadır. Güneyinde Arapgir (Malatya), kuzeybatısında Divriği (Sivas), kuzeydoğusunda İliç (Erzincan) ilçeleri yer alıyor. Kemaliye çok temiz bir ilçe. Yerleşim alanlarının birbirinden kısmen uzak mahalleler olmasına; bahçeler, dereler, tarlalar olmasına rağmen ilçe merkezi ve merkez dışındaki tüm mahalleleri çok temiz. Bu temizlik Kemaliye’lilerin düzenli ve çevrelerine karşı ilgili insanlar olmasından kaynaklanıyor.
Memleketim olan Erzincan hemen hemen her yıl ziyaret ettiğim bir şehir. Yaşayan pek akrabamız kalmasa da sürekli gideriz ata topraklarımıza. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar derin hissetmediğim aidiyet duygusunu buram buram yaşar, gittiğim her seferde keşfedecek yeni bir şeyler bulurum.
Erzincan Havaalanı ile Kemaliye arasında yaklaşık olarak 3 saatlik bir mesafe bulunuyor. Özellikle rafting yapmak için yurtdışından gelen turistler araba kiralayarak veya servislerle ulaşıyor ilçeye. Havaalanında Amerikan bir çiftle tanışmıştım. Kendilerine neden burayı tercih ettiklerini sordum. Türkiye’yi çok sevdiklerini ve birçok Türk’ün bile gezmediği kadar çok yeri gördüklerini anlatmışlardı. Rafting tutkularını destekleyen bu coğrafyalarda bulunmaktan mutlu oldukları yüzlerine yansıyordu.
eğin-indigodergisi
Kemaliye evlerinin büyük çoğunluğu Safranbolu evleri gibi taş ev. Çok eski ancak dimdik ayakta olan bu evler ziyaretçileri tarafından oldukça ilgi görüyor. İçini çeşitli dekore teknikleriyle restoran, antikacı veya ev olarak kullananlar var. Sokakları daracık, insanlar samimi. Turist olduğunuzu anlayan herkes sizi davet ediyor ve bir şeyler ikram etmek istiyor. Hediyeler veriliyor, fotoğraflar çekiliyor.
Kemaliye evleri-eğin-indigodergisi
Kemaliye’ye gelen herkes lökhanelerde lök tatlısını denemeli. Meşhur Eğin dutu ile yapılmış bu tatlının içerisinde badem veya fıstık da bulunabiliyor. Kuru olarak da dut veya pestil satımı yöre halkı arasında oldukça yaygın. Geçimini bu şekilde sağlayan insanların sayısı oldukça fazla. Organik tarımla yetiştirilen dallarından yeni koparılmış tazecik meyveler, Fırat Nehri kıyısında yenebilecek balık Kemaliye gezisini unutulmaz kılıyor.
lokhane-eğin-indigodergisi
Eğin, ünlü gezgin Evliye Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde bol meyve yetiştirilen, bağlık bahçelik bir kasaba olarak zikredilmiş, ünlü Alman yazar Moltke ‘Türkiye Hatıraları’ adlı kitabında Eğin’i Asya’da ki en güzel şehir olarak tanımlamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün adından esinlenerek yenilenen ismiyle Kemaliye görülmeli, Atatürk Kültür merkezi, Taş yol, Ala Mağarası, Kemaliye Müzesi gibi önemli noktalar muhakkak gezilmeli.

13 Temmuz 2014 Pazar

Şirin Bir İngiliz Köyüdür Castle Combe

İngiltere’nin kalabalık şehirlerinden, ışıltılı caddelerinden, lüks mağazalarından uzaklarda, 1966’da resmi olarak “Sıra dışı Doğal Güzellik Alanı” ilan edilen Cotswolds vadisine saklanmış sevimli bir köydeyim. Herkes ‘Castle Combe’ diyor ismine, ben ‘Masal Köy’ dedim.
SAM_1515
Meşhurdur İngiliz köyleri. Zamanın gizlendiği tarihi yapıları ve doğal güzellikleriyle gerçek İngiltere’yi saklar içinde. Yıl boyu ipeksi yağmurlarla ıslanan yemyeşil tepeler, bakımlı çiftlikler, küçük kasabalar yol boyu birbirini takip eder. Taş evler ormanları ve nehirleri seyreder, etrafını rengarenk çiçekler süsler.
SAM_1516
Castle Combe, Times’ın en iyi 30 köy sıralamasında 2. sırada. Coğrafi konum olarak Londra ve Bristol şehirlerine kısa bir mesafede. Araba ile devam ettiğimiz yolculuğumuzda sık ormanlarla kaplı yollarda gizlenen bir yerleşim arıyor gibiydik. Köy girişinde yöre halkı bizi çok nazik bir selamlamayla karşılamıştı.
SAM_1524
Doğanın ihtişamıyla çevrelenen köy, İngiliz tarihine uzanan yapısıyla dikkat çekiyor. Köydeki yapıların en eskilerinden birisi St. Andrew kilisesi. Hala kullanımda olan bu kilisenin içini de gezdik. Etkileyici bir atmosfere sahip. Yıllardır orada olan yaşlı bir rahibeyle sohbet etme şansı yakaladık, oldukça keyifliydi. Kilise İngiltere’de sayıları çok az olan Ortaçağ saatlerinden birine sahip. Bu özellik mekanı oldukça özel kılıyor.
SAM_1522
Köy nüfusu 300-350 kişi arasında. Geçmişte İngiltere’nin ünlü klasik müzik bestecilerinin yaşadığı bölgede bugün gözlerden uzak kalmak isteyen sinema oyuncuları, ressamlar ve ünlü politikacıların evleri bulunuyor.
Castle Combe birçok ünlü yapıma da ev sahipliği yapmış. Doctor Dolittle, War Horse, Sturdust, The Wolfman, Find Me A Spy, Catch me a Traitor ve Agatha Christie’s Poirot dizisinin ”The Murder of Roger Ackroyd” adlı bölümü bu yapımlardan birkaçı.
SAM_1528
Köy meydanındaki otantik kafenin önünde bulunan ahşap sandalyelere oturun, yeşili seyrederken kendinize sütlü bir İngiliz çayı ve tazecik elmalı pay ısmarlayın. Yolunuz Castle Combe’a düşsün!

6 Temmuz 2014 Pazar

Eleştiriler İnsanları Olgunlaştırır

Elestirizm.com ' da yazan bir yazar tarafından 'Asaletin Şehri Londra' yazım eleştirilmiş ve Avrupa hayranı ilan edilmişim. Olumlu veya olumsuz her türlü eleştiriye açık olduğumu belirterek, gezi yazılarımın tüm kültür ve ülke karşılaştırmasından uzak olduğunu açıklamak istiyorum. Anadolu'da gittiğim bir köyde de Avrupa'da gezdiğim bir metropolde de mutlaka hayran olunacak veya yazacak güzel bir şeyler bulabilirim. Bunda kimseyi irite edecek bir yön göremiyorum. Ama dediğim gibi olumlu veya olumsuz tüm eleştirilere açığım, bunların beni sadece zenginleştirdiğine inanıyorum. 

24 Haziran 2014 Salı

Asaletin Şehri Londra

Dünyanın dört bir yanından gelen insanların birlikte saygıyla yaşadıkları, güneşin batmadığı imparatorluk olarak bilinen İngiltere’nin görkemli başkenti Londra’da olmak, hayatım boyunca unutamayacağım bir şehri keşfetmek demek olacağından habersizdim bir zamanlar.  Romantik, seksi, hayal kurduran, keyifle gezdiğim estetik şehir Londra…


Nereden ve nasıl başlarım, tek yazı ile hayatımdaki en özel şehri nasıl ifade edebilirim bilemiyorum. Bir yerler hep eksik kalacak, bir şeyler hep yarım olacak buna eminim. Gezmeye doyamadığım, ilk gittiğim günden döneceğim son güne kadar hafızamdaki her anın muhteşem anılarla dolu olduğu güzel Londra…
Yığınla vize evrakı hazırlamak, konsolosluktan randevu alıp uzun bekleyişler sonucu başvuruda bulunmak, üç hafta vize sonucunu bekleyerek bilet tarihimden 1 hafta öncesine kadar hazırlık yapamadığım ve bu süreçlerin hepsinden çok sıkıldığım bir anda buldum kendimi İngiltere’de…
Ukrayna Hava Yolları ile Kiev aktarmalı olarak 6 saatlik bir uçuşun ardından ulaştım şehre. Gayet keyifli ve pozitif bir ekiple daha önce hiç karşılaşmadığım kadar büyük uçaklarla seyahat ettim. Herkes Londra’ya gidiyor gibime gelmişti. Londra’da 5 tane havaalanı bulunuyor, kullandığım havayolu şirketi Londra’nın güneyindeki Gatwick Havalanına indi. Daha önce internetten tanıştığım Türk dostu İngiliz ailem havaalanına kadar geldiler, en ufak eşyama bile dokundurmadan arabalarına kadar taşıyıp odama kadar çıkardılar. Türkiye’yi ve Türkleri çok iyi tanıyan ve seven ailemin sıcak yaklaşımı en büyük şansım olmuştu. Şehre ilk uğrayacağım tüm noktalara giderken bana eşlik eder ve arabaları ile bırakırlardı.
Evim Londra’nın kuzeyinde şirin bir bölgedeydi. Tamamı müstakil evlerle dolu ve yemyeşil parkların çevrelediği bir bölgede yaşadım. Bahçesinde çeşitli meyvelerin olduğu üç katlı bir evimiz vardı. Evin ikinci katında otantik aksesuarla döşenmiş,  tertemiz bir oda hazırlanmıştı benim için.
IMG_1324
Londra, dünyanın en yeşil şehirlerinden birisi. Şehrin genelinde, kaldığınız yere çok kısa bir yürüyüş mesafesinde bir park bulabilmek mümkün. Parkların bazıları Kraliyet ailesine ait olup diğer pek çok irili ufaklı park, bulunduğu bölgenin belediyesi tarafından yönetilmekte. Bu parklarda yüzlerce farklı türden hayvana rastlanabilir. Bunlardan bazıları olan kuğular, ördekler, tilkiler, sincaplar, geyikler ve hatta su samurlarına bu parklarda denk gelebilirsiniz.
SAM_1157
Londra gezip görülmesi gereken yerler açısından oldukça zengin bir şehir. Görülmesi tavsiye edilen pek çok yer bulunmakta.  Bunların en başında şehrin simgeleri olan Big Ben ve London Eye var. Bunların yanında Tower Bridge, Westminster Abbey, Oxford Street, Royal Albert Hall görülmesi gereken yerler listesinin başında yer alıyor. Uzun zaman aralığında bile gezip bitirebilmenin mümkün olmadığı kadar müzeyi ücretsiz görebiliyorsunuz. Sanata ve tarihe doyabileceğiz bu müzeler ziyaretçilerine adeta görsel bir şölen sunuyor. Camden Town, Covent Garden, Greenwich ve Notting Hill şiddetle görülmesini tavsiye edebileceğim bölgelerden…
1471401_10152071039844432_1048385269_n Portobello_Road,_Notting_Hill
Yeme içme zamanımı genelde daha çok yer görebilmek için harcadığımdan çok fazla restoran ve yeme – içme tavsiyelerinde bulunamayacağım. Ancak meşhur Fish and Chips anavatanın tadılmalı ve gideceğiniz restoranlara önceden rezervasyon yaptırılmalı gibi önerilerde bulunabilirim. Yağmurlu bir akşam Thames kıyısına bakan restoranlarda deniz ürünlerine eşlik eden sıcak şaraplı bir menü muhakkak denenmeli.
FB_20131211_18_35_58_Saved_Picture
Londra’ya eğitim, staj ve gezme amaçlı gitmiştim. Yaklaşık 2.5 ay kaldım. İyi bir eğitim aldım, yepyeni insanlar ve kültürler tanıdım, iyi deneyimler edindim ve bol bol gezdim. Orta Avrupa’da gördüklerimden çok daha farklı şeylerle karşılaştım.
Londra’da dünyanın birçok farklı ülkesinden gelen insanların ırk, dil, din ayrımı yapmaksızın herkese eşit muamele ile yaklaştığını ve insanların birbirine değer verdiklerini gördüm. Bu var olan en özel yeti bence insanlık için. Çin Mahalleri, Japon Mahalleleri, Türk Mahalleleri, Yahudi, Hindu herkes bir arada ve mutlu… Camiiler ve kiliseler yan yana, aynı tabelalarda sinagog ve kilise yönü gösteriliyor. Cuma günlerinin Müslümanlar için özel olduğunu ve camilerde namaz kılındığını bilen bölge halkı saygılı davranarak olabildiğince sessizler.
Yol verme problemleriyle hala cinayetlerin işlendiği dünyanın bazı bölgelerine inat Londra’da en çok kullanılan sözün ‘özür dilerim’ ve ‘lütfen’ olduğunu görmüştüm. Bu kibarlık timsali İngiliz halkı, her sabah kocaman parklarda spor yapar, hafif İngiliz kahvaltılarıyla güne başlar, çalıştıkları zamanı işkenceye dönüştürmeden mutlu olmanın yollarını arayarak yaşarlarmış, öğrendim. Hayatın ve yaşamanın bu kadar anlamlı hale gelebildiği bu topraklarda kısa bir sürede olsa yaşabilmek kendimi özel hissettirmişti. Londra’dan ayrılırken kendime bir söz vermiştim. Bir gün mutlaka tekrar geri dönecek ve bu kez daha uzun süre kalacaktım…

http://indigodergisi.com/2014/06/asaletin-sehri-londra/   

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Trekking İle Yollara Düşmek Dağ Tepe Dolaşmak Gerek

Trekking sözcüğü İngilizce sözlükte ‘Uzun ve zorlu bir yolculuk’ olarak tarif edilmiş. Oysaki doğa yürüyüşleri en güzel adımları sağlar bize.

İnsanların hem gerçek anlamda doğayla hem de kendi iç doğalarıyla tekrar buluşma isteklerinden doğan hobilere ilgi gün geçtikçe artıyor. Bu hobilerin başında yer alan trekking, doğayı ve kendimizi çok iyi tanıyıp bütünleşebileceğimiz bir spor. Kendimizi ne kadar kaptırmak istersek o kadar sonu olmadığını göreceğimiz bir hayat. Birçok kişi için hobi, benim için ise hayat tarzı…


Kış bitti, gün döndü, bahar geldi. Bahar demek güneş doğarken çıktığın bir yolda neşe veren bir müzik eşliğinde dağ tepe dolaşmak demek. Yenilik, tazelik, ortalığı saran mis gibi çiçek kokuları demek…
Trekking sözcüğü İngilizce sözlükte ‘Uzun ve zorlu bir yolculuk’ olarak tarif edilmiş.Oysaki doğa yürüyüşleri en güzel adımları sağlar bize.
Genelde temiz hava almak, spor yapmak, sağlığımızı korumak, fotoğraflamak, keşfetmek, anlamaya çalışmak, doğa ile iç içe yaşamayı öğrenmek gibi türlü sebeplerle yapıyoruz doğa yürüyüşlerini. Trekking özellikle, doğanın yakından görülerek, detaylı incelenerek, sürekli güç sarf edilerek yapılan bir yürüyüş ve keşif olduğu için, araçlarla yapılan doğa turlarına göre daha üstündür. En önemli özelliği de kişinin iradesini ve dayanıklılığını kuvvetlendirmesidir.
İnsanın sağlığını korumak, kendine olan güvenini kaybetmemek, doğaya olan sevgisini artırmak için uzun seneler zevkle yapacağı bir spordur.  Araştırmalar düzenli, tempolu ve devamlı bir yürüyüş yaşantısının fizyolojik ve psikolojik düzende insana olumlu katkıları olduğunu göstermiştir. Ortalama 1 saatlik bir doğa yürüyüşü beş yüz kalori yaktırmaktadır. Kasları güçlendirirken endorfin miktarını çoğaltarak strestesin azalmasını sağlar. Trekking özel bir yetenek gerektirmez. Yediden yetmişe sağlıklı olan herkes yapabilir.
Olmazsa Olmaz Trekking Ekipmanları:
1. Yürüyüş için ortopedik, ayağa ve yere iyi tutunan yürüyüş botu (mevsimine göre bot seçilmelidir)
2. Su şişesi veya matarası (alüminyum olmalı)
3. Düdük
4. Çakı
5. Pusula (büyük veya küçük fark etmez)
6. Şapka
7. Rüzgârlık veya yağmurluk
8. Sırt çantası
9. Ek gıda ve İlk yardım kiti…
Ufak sıyrıklarda bile doğada enfeksiyon kapmak mümkündür. Mutlaka ufak bir ilk yardım paketi taşıyın. Yara bandı ve sargı bezi dahi kâfi gelmektedir.
Peki Nereye Gideceğiz?
Türkiye bir trekking cenneti. Her bölgeden yüzlerce trekking rotası çıkıyor karşımıza. Gidilecek rota üzerinde önceden detaylı bilgi edinilerek yola çıkılmalı. Başlıca öne çıkan rotalar hakkında birkaç öneride bulunacağım.
Bisikletle Likya Yolu (26)
Likya Yolu: Fethiye ile Antalya arasında uzanan 509 kilometrelik Likya Yolu dünyanın en iyi on yürüyüş rotasından biridir. Antik Likya ülkesinin tarihi ve doğal güzellikleriyle dolu olan rota ile Akdeniz’in koylarından yüzlerce metre yükseklere tırmanarak gizemli Likya kentlerine uzanabilirsiniz.
Yedigöller: Bolu Yedigöller genellikle sonbahar görüntüleriyle meşhurdur. Doğanın canlanmaya başladığı bugünler ise en keyifli yürüyüş zamanıdır. Göllerin etrafında tepelere doğru giden patikalarda keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz.
Uludağ: Yüksekliği 2550 metre olan Uludağ’da oteller bölgesinin ilerisindeki ormanın içinde kamp kurarak veya otellerde kalarak zirveye, buzul göllerine günübirlik yürüyüşler yapabilirsiniz. 
Yenice Ormanları: Karabük’ün Yenice ilçesindeki ormanlar birçok endemik türü ve ağacı barındırır. İlkbahar ve sonbaharda bitkilerin aldığı farklı renkler farklı güzellikler sunar. Orman içindeki yaylalarda kamp kurarak günübirlik yürüyüşler yapabilirsiniz. 
Gökçeada: Dünyanın dördüncü en sulak adası olan Gökçeada,  sahillerinin güzelliği ve eski Rum köyleriyle bilinir. Gökçeada’da kalacağınız her gün için ayrı bir yürüyüş rotası belirleyebilirsiniz. Gireceğiniz bir patika sizi bazen bir kaleye, bazen yıkılmaya yüz tutmuş eski bir mahalleye, bazen de 30 metreden dökülen bir şelaleye götürebilir.
Son olarak trekkingciler için birkaç öneri:
Yapacağınız etkinlik süresini iyi hesaplayın. Her zaman için almanız gerektiğinden daha fazla yiyecek ve içecek alın. Bir günlük yürüyüş sırasında terleyerek sıvı kaybetmek performans düşmesine neden olur. Yaz aylarında yapacağınız bir yürüyüşte bol miktarda sıvı (su veya diğer içecekler) almanız iyi olur.
Aktiviteniz sonrasında çöplerinizi kesinlikle yakmayın. Konserve kutularını iyice ezerek hacmini küçültün ve tüm çöplerinizi bir poşete koyarak geri getirin. Doğada hiçbir şey bırakmayın. Mola yerinizi öyle terk edin ki arada mola verdiğiniz belli olmasın.
Çok yorulduysanız veya hava koşulları hızla değişiyorsa hemen geri dönün. Unutmayın ki doğadaki en büyük başarı doğayla uyum içinde yaşamaktır. Onu fethetmek değil.
Sürekli varacağınız hedefi düşüneceğinize, doğanın tadını çıkarmaya çalışın. Daha yürüyüş başlar başlamaz varacağınız hedefi düşünürseniz, kendinize saatlerce işkence yaparsınız. Oysaki yürüyüşün amacı mutlaka bir yere varmak değil bulunulan bölgenin keyfini çıkarmaktır.
Yürürken görebileceğiniz tavşan, tilki vb. gibi vahşi hayvanları rahatsız etmeyin.
Günlük tutun. Yaşadığınız anlar kısa sürede zihninizden uçup gider. Oysa yazılı belge yıllar sonra bile birçok şeyin hatırlanmasına neden olur.
Ben gezmeyi, keşfetmeyi, farklı yerlerde olmayı seven biri olarak bir yaşam tarzı haline dönüştürdüğüm trekking ile sağlıklı doğa yürüyüşleri yaparken yeni insanlar, yeni rotalar, yeni müzikler ve yeni kültürler keşfediyorum. Gittiğim yerlerde edindiğim küçük hatıralar ve bıraktığım izlerle hayatımı ölümsüzleştiriyorum. Yürümenin bir özgürlük ve kültür olduğuna inanıyorum. Şimdiden herkese keyifli yürüyüşler…

http://indigodergisi.com/2014/05/trekking-ile-yollara-dusmek-dag-tepe-dolasmak-gerek/